Rabia ÇAKI
Editörden
İkinci sayımızda birlikteyiz. Uluslararası hakemli dergi ölçütlerine uyum saðlayıp bilim dünyasında çıðır açmak adına yoðun bir uðraş veriyoruz. ilk sayımız için olumlu ve yol gösterici tepkiler bizi daha da umutlandırdı. Bize güç verdi ve yeni fikri açılımlara zemin hazırladı. Birinci sayımızı okuyanlar, ikinci sayımızdaki deðişimi fark edeceklerdir. Uluslararası misyonu bir sorumluluk olarak kabul edip ve yüklenerek dergimizi onurlandıran Hakem heyetimize yurt içi ve yurt dışından deðerli bilim insanlarımız katılmıştır. İnanıyoruz ki, tozlu raflarda yerini alan dergiler gibi deðil, insanlıða her alanda farklı kazanımlar sunarak yeni bir fikri keşif dergisi olacaðız. Tabii ki bu amacımıza ulaşmamız toplum dinamiklerini harekete geçiren, araştıran, sorgulayan pozitif akılla gerçekleşecektir. Ve, tabi ki insan merkezli yeni bir fikri inşa edeceðiz.
Duran NEMUTLU, Fatma KARAKAYA
Yeni Roman
Öz
“ Yeni Roman” terimi Fransa’da 1950 yılından sonra kullanılmaya başlanmıştır. İngilizler “ Yeni Roman” yerine “Post-Modern Roman” derler. Geleneksel romandan ayrılma Marcel Proust’la, onun 1913’ te yayımladıðı Du Côté De Chez Swann ( Swann’ların Semtinden ) romanı ile başlar. 1957’de Michel Butor’un yayımladıðı La Modification ( Deðişim ) romanı ile zirve yapar. 1916 yılında Romanya asıllı şair ve yazar Tristan Tzara Fransa’da Dadaizm edebiyat ekolünü kurmuştur. Dadaizm kendinden önceki tüm roman türlerini reddeder .. 1924’te André Breton’un Sürrealizm’in manifestosunu yazması ve Louis Aragon’un da imzalaması ile birlikte Dadaizm’e son verilmiş ve Sürrealizm okulu resmen kurulmuştur. 1939 yılında J.P. Sartre Varoluşçuluk ( Existentialisme= Ekzistansiyalizm) edebiyat okulunun teorisini yazmıştır. Böylece Sürrealizm dönemi tamamen kapanmış varoluşçuluk başlamıştır. 1938’de J.P. Sartre’ın yazdıðı Bulantı ( La Nausée) ve 1942’de A. Camus’nün yazdıðı Yabancı ( L’Étranger ) romanları Ekzistansiyalizm’e ( Varoluşçuluk) en iyi örnek iki romandır. 1953’te A. Robbe-Grillet’nin yazdıðı Silgiler ( Les Gommes) ve 1957’de M. Butor’un yazdıðı Deðişim ( La Modification) romanları Yeni Roman türünün örnek romanlarıdır. Yeni Roman’da konu bütünlüðü ve olay zinciri aranmaz, Yeni Roman parçacıkların romanıdır. Yeni Roman’ın başlaması ile geleneksel roman tamamen terk edilmemiştir. Geleneksel roman türünde yazmaya devam eden yazarlar olmakla beraber, egemenlik Yeni Roman türünde yazanların olmuştur.
8 - 20
Yeni roman, Dadaizm, Sürrealizm, Ekzistansiyalizm ( Varoluşçuluk)
Süleyman Faruk GÖNCÜOĞLU
Seyahatnamelerde İstanbul
Öz
İstanbul üzerine gerçekleştirilen seyahat ve seyahatnamelerden bahsedildiðinde ilk akla gelen Batılı Seyyahlar ve onların gözlemlerini içeren eserleridir. Aslında bu yanlış izlenim, bir şekilde zihinlerimize yer etmiştir. Son dönem İstanbul meraklıları olarak nedense İstanbul'u ve geçmişindeki renklerini görebilmek için sadece Batılı seyyahların seyahatnamelerini temel almaya odaklanmış bulunmaktayız. İstanbul hakkında ilk bilgi veren seyahatnamelere baktıðımızda; bu örneklerden ilki, 14. yüzyılda (miladi 1332-1334) kaleme alınmış olan, İbni Batuta'nın Seyahatnamesi'dir. Roma döneminde İstanbul'a elçi veya gözlemci olarak gönderilmiş, Arap gezginlerin notları da bir seyahatname niteliðinde olup, zengin bilgiler içermektedir. 9. yüzyıl sonu, 10. yüzyıl başlarında yaşamış olan ve dönemin İstanbul'unu gören Harun İbni Yahya, büyük sarayın korumasını yapan Hazarlardan bahsederken imparatorun Ayasofya'yı ziyaret töreninde; tören alaylarında ellerinde mızrak ve altın yaldızlı kalkanlar olan, dilimli zırhlarla giyimli çok sayıda Türk ve Hazar gencinin bulunduðunu da belirtir.
21 - 34
Hilmi DEMİRKAYA, Mustafa SAĞDIÇ
Burdur Küçük Sanayi Sitesi Çalışanlarının Mesleklerine ve Eðitimlerine İlişkin Görüşleri
Öz
Çalışmanın amacı, Burdur Küçük Sanayi Sitesi çalışanlarının mesleklerine ve eðitimlerine ilişkin görüşlerini inceleyerek sorunların belirlenmesi ve çözümü için önerilerde bulunulmasıdır. Araştırma tanımlayıcı bir araştırmadır. Araştırma Burdur Küçük Sanayi Sitesinde çalışan çırak, kalfa ve ustaları kapsamaktadır. Yapılan ön görüşmede, araştırmaya katılmak isteyen bireylerin sayısı belli olmuş ve çalışan 112 çırak, kalfa ve usta ömeklemi oluşturmuştur. Veriler, araştırmacılar tarafından geliştirilen ve uzman görüşü alınan "Yarı Yapılandırılmış Görüşme Formu" ile araştırmacılar tarafından, çalışan çırak, kalfa ve ustalarla yü z yüze görüşerek toplanmıştır. Ayrıca bazı sorular için, katılımcıların ifadelerinin yanı sıra, araştırmacı gözlemlerinden de yararlanılmıştır. Veriler, nitel metin içerik analizi ve SPSS (Statistical Program for Social Science) v. 15,0 paket programı ile frekans tabloları oluşturularak deðerlendirilmiştir. Elde edilen bulgular, Burdur Küçük Sanayi Sitesi çalışanlarının meslek ve eðitimleri bakımından pek çok problemle karşı karşıya olduklarını ortaya çıkarmıştır.
35 - 50
Küçük sanayi sitesi çalışanları, meslek, eðitim, görüşme, nitel çalışma
Mesut MEZKİT
"Neo-Con"izmin Emperyalist Fikri
Öz
Bu makalede ABD İmparatorluðu'nun deðişmez politikasının çerçevesini ve Kapitalizmin iktisadi bir anlayıştan çok sömürü amacına yönelik bir ideoloji olduðunu tahlil edeceðiz. ABD'nin deðişmez kırmızı çizgilerini, liberal ve yumuşak bir politika takip edeceðini açıklayan yeni yönetimin, aslında görünüşte deðişim; özde ise aynı devlet çizgisini takip ettiðini ve ABD'nin ulusal siyaset stratejisi 'Neo- Con'izmin üzerinde duracaðız.
51 - 63
Fatih GÜLDAL
Tarih Ders Kitapları İçerisinde Ötekileştirilen Araplar
Öz
Bu makalede Türkiye'de Milli Eðitim Bakanlıðına baðlı liselerin birinci, ikinci ve üçüncü sınıflarında okutulan tarih ders kitaplarında Arap imajının nasıl oluşturulduðu, Arap halkının tarihine ne kadar yer verildiði ve karşılıklı ilişkilerde nasıl bir dil kullanıldıðına dikkat çekilmek istenmiştir. Zaman olarak çok geniş bir dönem taranmış, cumhuriyetin ilanından günümüze kadar okutulan tarih ders kitaplarının neredeyse tamamı incelenmiştir. Bunun yanında ders kitaplarındaki bilgilerin bu iki halkın ilişkilerine olan etkisine de kısaca deðinilmiştir.
64 - 75
Araplar, Türkler, tarih ders kitapları, ötekileştirme
Ömer GEDİK
3984 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun Çerçevesinde Görsel ve İşitsel Kitle İletişiminde Tekelleşme Yasaðı
Öz
Bir ülkede hukukun üstünlüðünden ve hukuk devleti anlayışının yerleşmesinden söz edebilmek, diðer başka sebeplerle birlikte demokratik bir rejimin varlıðını gerekli kılar. Gerçek demokrasinin ise çoðulculuk kavramı üzerine kurulduðu zaman oluşabileceði söylenebilir.
Çoðulcu demokrasi çeşitliliðin ve farklılıðın devletin en üst kademesinden tabana doðru yayılması ya da yayılma imkânının hukuk çerçevesinde her an var olması ile mümkündür. Bir sistemin çoðulcu oluşu deðişik çıkar ve düşüncelerin baðdaşmasını, dolayısıyla da sosyal ve ekonomik düzeyi farklı grupların seslerini, ortaya çıkarabilmelerini saðlar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre de çoðulculuk, iletmeye elverişli bilgi ve fikirlerin serbestçe hazırlanması ve kamu otoriteleri tarafından herhangi bir ön sansüre tabi tutulmaksızın biçimlendirilebilmesidir. "Avrupa Sınır Ötesi Televizyon Sözleşmesi" de görsel ve işitsel kitle iletişiminde çoðulculuðun saðlanması gereðini ön görmektedir. Oysa "tekelleşme" olgusu, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüðünün ihlali olup, kitle iletişim özgürlüðünü tehdit eden ve kitle iletişim araçlarında çoðulculuðu engelleyen ve dolayısıyla kanaatlerin yansız oluşumu imkânını, ortadan kaldıran bir durumu ifade eder. Hâlbuki teknik gelişmelerle birlikte etkinlikleri gün geçtikçe artan kitle iletişim araçları kamuoyunun oluşumunda oldukça önemli bir etkiye sahiptirler. Ayrıca kitle iletişimi faaliyetinin bir kamu hizmeti olduðu göz önünde bulundurulursa, tekelleşen medya bireysel çıkarlara hizmet edecek ve bu sorumluluðundan uzaklaşacaktır.
Oysa günümüzde medya patronlarının sektör dışı alanlardaki ticari ilişkilerini arttırmaları, gazete ve televizyonlarını siyasi iktidarla olan ilişkilerinde caydırıcı bir güç olarak kullanma çabaları, tekelleşme konusunda yapılacak çalışmaların önemini bir kat daha arttırmakta ve bu konuya özgülenmiş çalışmaların gereðini ortaya koymaktadır.
Bu gerekçelerden hareketle çalışmada görsel ve işitsel kitle iletişim araçlarında tekelleşme olgusunun mevzuata nasıl yansıdıðı deðerlendirilecektir.
76 - 89
Yücel Oðurlu
Daðıstan Halkları ve Dilleri
Öz
Kafkasya; Endonezya ve Hindistan bölgeleri gibi, dillerin yoðunlaştıðı bölgelerden biridir. Bölgede bu kadar çok dilin varlıðı konusunda farklı tezler ileri sürülse de, bunların içinden en önemlisi, doðal engellerin farklı dillerin oluşumuna sebep olduðudur. Hiç kuşkusuz, daðlar, derin vadiler, nehirler, bu halkaları zaman içerisinde daha az temasla farklılaştırarak yeni şive, lehçe ve dillerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Yüksek Kafkas sıradaðları üzerinde, zirvelerden daðın eteklerine kadar, kimine göre 80, kimine göre 40 civarında dil konuşulmaktadır. Kafkasya'da konuşulan onlarca dilin bir kısmı Kafkas, diðer bir kısmı Türkî ve Iranî gruptandır. Bu dillerden, Türkî grup hakkında Türkiye'de bilimsel çalışmalar yapılmış olduðundan Türk dilbilim ve etnoloji literatüründe az da olsa bilinmektedirler. Bunun için çalışmamızda, göreceli olarak daha az bilinen Kafkas dil grubundan olan dillere ve Türkiye'de yeterli çalışmanın yapılmadıðını düşündüðümüz bu sahaya biraz daha fazla eðildik. Bölge dillerinin durumu Türk bilim adamlarınca bazen, "girift ve karmaşık" bulunduðundan2 birçok yerli dilbilimci açısından, girilmeye cesaret de edilememektedir. Bu çalışmada da sadece Kuzey Kafkas dillerini incelemeye çalıştık. Bu girişten sonra, Daðıstan bölgesinde konuşulan diller hakkında genel bilgiler vermeyi düşünüyoruz. Bu sayımızdaki yazımıza, sık sorulan konulardan birisi olan Daðıstan'daki dil meselesi ile başlıyoruz.
90 - 112
Reiese Dünyamalıyeva
Azerbaycan Hukukunda Miras Hakkının Korunma Usulleri
Öz
Miras hakkı mahiyeti bakımından malvarlıðı haklarından biridir. Bu sebeple miras hakkı diðer malvarlıðı hakları gibi iki şekilde korunur: Bunlardan birincisi; miras hakkını mahkeme yoluyla koruma, diðeri ise mahkeme dışı yolla korumadır. Makalemizde Azerbaycan hukukunda miras hakkının kaydedilen yollarla korunması incelenmiştir.
113 - 126
Bünyemin Gürpınar
Kurumsal Yönetim, Vekâlet Sorunu ve Rekabet Açısından TTK Tasarısı Madde 369 Üzerine Bir İnceleme
Öz
Anonim şirketlerde yönetim faaliyeti çoðunlukla profesyonel yöneticiler tarafından yerine getirilir. TTK, anonim şirket yönetim kurulu üyesi olarak görev yapabilmek için pay sahibi olma koşulunu getirmiş olmakla beraber, uygulamada sembolik pay sahipliðinin yeterli olduðu bilinmektedir. Dolayısıyla yönetim kurulunun kurul olarak ve üyelerin bireysel olarak profesyonel yönetici niteliði, gerek sembolik pay sahipliði gerekse etkili pay sahipliði durumunda devam etmektedir. Anonim şirketlerde yönetim faaliyetleri yerine getirilirken, pay sahipleriyle yöneticiler arasında çeşitli çıkar çatışmalarının meydana gelmesi olasıdır. Bunlara "dikey çıkar çatışmaları" denmektedir. Bu çatışmanın temelinde, temsil ilişkisine dayanan yetki devrinin, çatışan çıkarlar doðrultusunda kötüye kullanılma olasılıðı vardır. Buna vekâlet sorunu (agency problem)1 denmektedir.
126 - 143